Tarık Buğra
Tarık Buğra, 1918’de Akşehir’de doğdu, ilk ve orta okulu orada okudu. İstanbul Lisesi’nin yatılı kısmında okurken, bu lisenin yatılı kısmının kapatılması üzerine, kaydını Konya Lisesi’ne aldırdı ve liseyi burada bitirdi. Lise yıllarında Tarık Nazım takma ismiyle hikaye ve şiirler yazmaya başladı. İstanbul Üniversitesi tıp ve hukuk fakültelerinde bir süre okudu. Sonra kaydolduğu Edebiyat Fakültesi Türk Dili Edebiyatı Bölümü’nün son sınıfında ayrıldı.
Gazeteciliğe 1947’de Akşehir’de babası Nazım Bey’le beraber Nasrettin Hoca gazetesini çıkararak başladı. 1951’den sonra Milliyet, Vatan, Yenigün, Yeni İstanbul gazeteleri ile haftalık Yol dergisinde yazdı. Bu gazete ve dergilerin bir kısmında yazı işleri müdürlüğü görevinde bulundu. Tercüman Gazetesi’ndeki köşe yazarlığından 1976’da istifa etti, vaktini tümüyle edebiyata ayırdı. Devlet Tiyatroları’nda Edebi Kurul üyeliğinde bulundu.
Tarık Buğra, ilk piyeslerini ve “Yalnızların Romanı” adlı eserini askerliği esnasında kaleme aldı. 1940 yılında bitirdiği bu roman, 1948 yılında Çınaraltı dergisinde tefrika edilmişti. Ancak ismi, bir iddia üzerine üç saatte yazdığı “Oğlumuz” isimli hikâyesinin 1948’de Cumhuriyet Gazetesi’nin açtığı yarışmada ikincilik kazanmasıyla duyuldu. 1949’da yayımladığı ilk hikâye kitabı Oğlumuz’u, 1952’de Yarın Diye Bir Şey Yoktur, 1954’te İki Uyku Arasında, 1964’te Hikâyeler izledi. Kasaba yaşantısından, orta sınıf insanların ev ve aile ortamlarından kesitler verdiği hikâyelerinde, yoğun, şiirli bir dille aşk, yalnızlık, uyumsuzluk gibi temaları ele aldı. Olay örgüsünden çok iç gerçekliğe ağırlık verdi. 1955’te çıkan “Siyah Kehribar”la roman türüne geçti.
Kurtuluş Savaşı’nı bir kasabadan bakarak anlattığı Küçük Ağa’da (1963) yakın tarihe resmi tarih anlayışının dışına çıkan bir yorum getirdi. Bu romanın devamını 1967’de Küçük Ağa Ankara’da adıyla yayımladı. Firavun İmanı (1976), Dönemeçte (1978), Gençliğim Eyvah (1979), Yağmur Beklerken (1981) isimli romanlarında da Cumnuriyet’in çeşitli evrelerini, demokrasiye geçiş sürecindeki çalkantıları konu edindi. Orta oyuncusu “Komik-i şehir” Naşit’in hayatından yola çıkarak yazdığı İbiş’in Rüyası ile 1970 TRT Sanat Ödülleri Yarışması’nda başarı ödülü, Osmanlı İmparatorluğu’nun kuruluş yıllarını anlattığı Osmancık’la (1985) Milli Kültür Vakfı Edebiyat Armağanı’nı, Yağmur Beklerken’le Türkiye İş Bankası Büyük Ödülü’nü aldı. 1991’de Devlet Sanatçısı unvanını alan Tarık Buğra’nın, birey özgürlüğünü savunduğu Ayakta Durmak İstiyorum (1966) ve Üç Oyun (1981) adıyla kitaplaştırdığı piyeslerinin hemen hepsi sahnelendi, romanları TV dizisi haline getirildi. Fıkralarından seçmeleri Gençlik Türküsü (1964), gezi notlarını Gagaringrad (1962), dil ve edebiyat üzerine yazılarını Düşman Kazanmak Sanatı (1979) ve denemelerini de Bu Çağın Adı (1979) başlıklarıyla yayımladı.
1994’te tedavi gördüğü Çapa Tıp Fakültesi’nde hayata gözlerini yuman Tarık Buğra, Profesör Ayşe Buğra’nın da babasıdır.
Tarık Buğra’nın diğer dillere çevrilen eserleri: